Tazminat Hukuku

4857 sayılı İş Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu ve 5684 sayılı Sigortacılık kanunu ve diğer ilgili kanunlar tazminat hukuku temelini oluştururlar.

Tazminat Hukuku Neleri Kapsar?

Uygulamada tazminat davaları ikiye ayrılır. Maddi ve manevi tazminat davaları bir arada açılabileceği gibi ayrı ayrı da açılabilirler. 

Maddi tazminat hukuku aşağıdaki davaların açılmasına imkan sağlar: 

• Ölüm,

• Ağır yaralanma,

• Destekten yoksun kalma,

• İş görememe.

Maddi tazminat, suçtan ya da ihmalden zarar gören kişilerin zararlarını karşılamayı amaçlar. 

Tazminat Davaları Nelerdir?

Tazminat davası, maddi ve manevi olmak üzere iki kısımda değerlendirilir. Ayrıca tazminat davaları aşağıdaki alt kollara ayrılır: 

• Haksız gözaltı durumlarında açılan davalar,

• Kıdem tazminatı davaları,

• Boşanma davalardan kaynaklanan tazminat davaları,

• Meslek hastalıklarından kaynaklanan davalar,

• İş kazaları sonucu ölüm ya da ağır yaralanma durumlarında açılan tazminat davaları,

• Trafik kazaları sonucunda ölüm ya da ağır yaralanma sonucu açılan tazminat davaları,

• İş güvencesinden kaynaklanan tazminat davaları,

• Kişilik haklarının korunması kapsamında açılan tazminat davaları,

• Malpraktis (doktor hatasından kaynaklanan durumlar) dolayısıyla açılan tazminat davaları.

Yukarıda sıralanan davalar aynı zamanda maddi tazminat kalemleri olarak da değerlendirilmelidir.

Meslek Hastalığı Nedeniyle Tazminat Davası

Sigortalı olarak çalışan kişilerin her gün yerine getirdikleri faaliyetlerden dolayı işin özelliği ve şartlarına göre meydana gelen bazı hastalıklara sahip olurlar. Bu hastalıklara meslek hastalığı adı verilir. 

Meslek hastalığı nedeniyle tazminat davası açılabilmesi için aşağıdaki şartların bir arada gerçekleşmiş olması gerekir: 

  • 5510 sayılı kanun kapsamında işçi sigortalı olmalıdır. İşçilik şartı için sigortalı olmak gerekmez. İşçinin meslek hastalığı kazandığı işyerinde çalıştığını ispatlaması yeterlidir. Ayrıca meslek hastalığı tespit davası açılarak işçinin sigortalı olduğu da ispatlanabilir. 
  • İşin yapılması sırasında meslek hastalığı meydana gelmelidir. 
  • Belirli bir süre devam eden çalışma sonunda meslek hastalığı oluşmalıdır. Meslek hastalığının zamana yayılarak ve yavaş yavaş meydana gelmesi gerekir. Öteki türlü bir anda meydana gelen ve vücudun büyük oranda zarar görmesi ile sonuçlanan olaylara, iş kazası adı verilir. 
  • Sosyal sigorta sağlık işlemleri yönetmeliği ve tüzüğünde yer alan hastalıklar arasında olmalıdır. 

Meslek Hastalıkları Nelerdir?

Aşağıda, Sosyal sigorta sağlık işlemleri yönetmeliği ve tüzüğünde yer alan meslek hastalıkları sıralanmıştır: 

  • Kafa kemikleri, nöroloji, nöroşirurji, psikiyatri hastalıkları
  • Göz hastalıkları
  • Kulak hastalıkları
  • Yüz hastalıkları
  • Boyun hastalıkları
  • Göğüs hastalıkları
  • Omuz ve kol hastalıkları
  • El bileği ve el hastalıkları
  • El parmakları hastalıkları
  • Omurga hastalıkları
  • Karın hastalıkları
  • Pelvis ve alt ekstremite hastalıkları
  • Endokrin, metabolizma hastalıkları

Malpraktis Davaları

Doktorun tıbbi olarak hata yapması ve hastaya zarar vermesi olarak adlandırılır. Tıbbi malpraktis nedeniyle tazminat davası açılabilmesiyle ilgili Yargıtay ve Danıştay kurumunun aşağıdaki kararları vardır:

“Yargıtay 15. HD., E. 2019/2716 K. 2019/3692 T. 30.9.2019

Taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasında davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırılmıştır. Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 355. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir. Eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir. Komplikasyonlarda ise aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin (hekimin) sorumluluğundadır.

Somut olayda ise; dosya kapsamına göre davalı tarafından yapılan operasyondan sonra oluşan ve giderilemeyen şekil bozukluğunun başka bir uzman tarafından giderildiği anlaşılmaktadır. Davalı savunmasında davacıyı ikinci operasyon için çağırdıklarını ancak gelmediğini açıklamıştır. Davalının edimi Borçlar Kanunu’nda düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre sonuç taahhüdünü içermekte olup bu taahhüdün ilk operasyonda yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Güveni sarsılmış olan davacının ikinci operasyon için davalıya gitmesi beklenemeyeceğinden davacının burun ile ilgili estetik operasyon için yaptığı masrafın yeni bir bilirkişi heyetinden alınacak rapor ile hesaplattırılıp ayrıca manevi tazminat talebi yönünden de değerlendirme yapılarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır.”

Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bir kararda: 

“Başvuru Numarası: 2017/17753, Karar Tarihi: 10/2/2021,R.G. Tarih ve Sayı: 3/3/2021-31412

Başvurucu 14/3/2007 tarihinde boyun tutulması şikâyeti ile Esenler Başakşehir Devlet Hastanesine gitmiştir. Muayene yapan doktorun reçetesine dayanılarak kurum çalışanı hemşire tarafından başvurucuya iğne yapılmıştır. Uygulanan iğne sonrası başvurucunun sol ayağında uyuşma ve zayıflama şikâyetleri meydana gelmiştir.

Başvurucunun daha sonra kendisine iğne yapan hemşire hakkında suç duyurusunda bulunması üzerine Esenler Kaymakamlığı Sağlık Grup Başkanlığı 26/9/2007 tarihli ön inceleme raporu hazırlamıştır. Anılan raporda; olaya sıcağı sıcağına müdahale eden ve olayda adı geçen doktorlar ile konu hakkında uzman olan doktorun görüşlerinin alındığı, ayrıca tıbbi belgelerin incelendiği görülmüştür. İğnenin yapıldığı yeri gören doktorlar genel olarak başvurucun çok zayıf ve ince yapılı olması gözetilerek biraz daha üste ve dış tarafa iğnenin yapılması gerektiğini beyan etmiştir. Görüşüne başvurulan uzman doktor ise iğnenin yapıldığı anda başvurucunun elektrik hissi duyduğunu belirtmesinin enjeksiyonun sinir içine yapıldığı görüşünü desteklediği, bu durumun yanlış ve kötü uygulama olduğu, siyatik nörotapinin enjeksiyonun mutat bir komplikasyonu olmadığı yönünde değerlendirmede bulunmuştur.

Anılan kararlar doğrultusunda somut olayda başvurucuların tıbbi ihmale dayalı tüm şikâyetlerinin Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında incelenmesi gerekmektedir.

Somut olay bakımından kamu makamlarının pozitif yükümlülüklerini yerine getirdiği söylenemeyeceğinden kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.”

Hükmüne yer verilmiştir.

Haksız Tutuklama Gözaltı ve El Koyma ile İlgili Tazminat Davaları

Tutuklama ve göz altı işlemleri ceza muhakemeleri kanununda koruma tedbiri olarak tanımlanır. Göz altına alma ve tutuklama işlemleri, Ceza muhakemesi kanununa aykırı gerçekleşmişse o zaman haksız tutuklama ve gözaltı işlemi söz konusudur. 

Gözaltına alınan ve tutuklanan kişi bu durumdan psikolojik olarak etkilenecektir ve tazminat alma hakkı vardır. 

Haksız koruma tedbirleri nedeniyle açılan tazminat davaları 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141. Maddesinde düzenlenmiştir:

“Tazminat istemi

Madde 141 – (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan, 

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen, e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,

h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,

i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,

j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

k) (Ek: 11/4/2013-6459/17 md.) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan, Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.

(3) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.

(4) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.”

koruma tedbirlerinin yasaya göre uygulanmaması durumunda aşağıdaki hallerde tazminat davası açılabilir: 

  • Kanunlarda belirlenen koşullar dışında yakalanan ve tutuklanan kişiler (CMK madde 141/1-a)
  • Kanuni gözaltı süresinde hakim karşısına çıkartılmayanlar (CMK madde 141/1-b)
  • Kanuni hakları hatırlatılmayan ya da bu haktan yararlanması engellenen kişiler (CMK madde 141/1-c)
  • Kanuna uygun bir şekilde tutuklandığı halde, yasal süre içerisinde yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içerisinde hakkında hüküm verilmeyen kişiler (CMK madde 141/1-d)
  • Haklarında kovuşturmaya yer olmadığına ya da beraatine karar verilen kişiler (CMK madde 141/1-e)
  • Hakkında mahkumiyet kararı çıkan ancak gözaltına alınma süresi mahkumiyet süresini aşan kişiler (CMK madde 141/1-f)
  • Hakkında yakalama ve tutuklama kararı çıkan ve kendisine yazılı ya da sözlü olarak bu durumu belirtilmeyen kişiler (CMK madde 141/1-g)
  • Tutuklandığı ya da yakalandığı yakınlarına bildirilmeyen kişiler (CMK madde 141/1-h)
  • Hakkındaki arama kararı ölçüsüz ve orantısız bir şekilde uygulanan kişiler (CMK madde 141/1-i)
  • Herhangi bir tehlike olmadığı halde eşyasına el konulan ya da eşyaları amaç dışı kullanılan ve geri verilmeyen kişiler (CMK madde 141/1-j)

İş Kazası Nedeniyle Tazminat Davası

İşyerinde çalışan kişilerin iş ilişkisi nedeniyle ağır yaralanma ve ölümle sonuçlanan kaza yaşamasıdır. İşyerinde çalışmasından dolayı kişi ya da kişiler tazminat davası açabilirler. 

İş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilmesi için Sosyal Sigortalar kanunu madde 13’teki şartların gerçekleşmiş olması gerekir: 

  • İşçinin çalıştığı yerde bulunduğu sırada uğradığı her türlü bedensel ya da ruhsal zarar iş kazası olarak değerlendirilir. İşçinin ne şekilde yaralandığının ya da öldüğünün bir önemi yoktur. 
  • İşverene bağlı olarak işçinin çalıştığı yer dışında başka bir yerde görevlendirilmesi sırasında meydana gelen kazalar.
  • İşveren tarafından yürütülen ve işçinin kendi adına ve bağımsız çalışması sonucunda meydana gelen kazalar.
  • Emziren kadının çocuğuna süt vermek için ayırdığı zamanlarda geçirdiği kazalar. 
  • İşverenin sağladığı taşıtla seyahat eden işçilerin araç kazasında yaralanmaları iş kazası sayılır. 

Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davası

En az bir motorlu aracın yaptığı kazada meydana gelen yaralanma ve ölüm durumlarında tazminat davası açılabilir. Trafik kazası nedeniyle tazminat talep etmenin dayanağı Borçlar Kanunu madde 49’dur: 

“A. Sorumluluk

I. Genel olarak

MADDE 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”

Borçlar kanunu madde 50 ve devamında  ise: 

“II. Zararın ve kusurun ispatı

MADDE 50- Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.

Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.

III. Tazminat

1. Belirlenmesi

MADDE 51- Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.

Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür.

2. İndirilmesi

MADDE 52- Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.

Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.”

Hükümleri yer alır.

Yani haksız eylemlerden dolayı kişi ya da kişiler zarar görmüşse, tazminat davası açabilmeleri için karşıdaki kişi ya da kişilerin zarar verdiğini ispatlamakla yükümlüdürler. 

Manevi Tazminat Davası Neden Açılır?

Suç teşkil eden fiillerin fizyolojik etkileri olduğu kadar psikolojik etkileri de vardır. Psikolojik etkilerdeki zararın karşılanması için manevi tazminat davası açılabilir. 

Borçlar kanunu 56 ve 58. Maddelerine göre manevi tazminat davası açabilmek için: 

• Kişi ya da kişilerin bedensel bütünlüğü zarar görmüş olmalıdır. 

• Kişi ya da kişiler bedensel olarak ağır zararlara uğramış olmalıdır. 

• Haksız fiiller sonucunda kişi iş göremez hale gelmelidir.

Tazminat Davaları Hangi Durumlarda Açılır?

Aşağıdaki durumlarda maddi ve manevi tazminat davası açılabilir: 

  • Trafik kazalarında
  • İş kazalarında
  • Ağır yaralanma ve maddi hasar 
  • Malpraktis sonucu
  • Sözleşme ihlallerinden dolayı
  • Geçimi bir kişiye bağlı olan kişilerin destekten yoksun kalması sonucunda
  • Karayolları ve diğer kurumların hatasından kaynaklanan kazalar
  • Hakaret suçundan dolayı
  • Tazminat Davalarına Hangi Mahkemeler Bakar?
  • HMK madde 16’da tazminat davalarına bakmakla yetkili ve görevli mahkemeler açıklanmıştır. Bu maddeye göre tazminat davaları:
  • • Olayın gerçekleştiği bölge mahkemeleri
  • • Haksız fiilin meydana geldiği yer. Mesela haksız fiil İstanbul’da meydana gelmişse, bu yerde dava açılır. Ya da haksız fiil İstanbul ilinde gerçekleşmiş ancak zarar İzmir ilinde oluşmuştur. Bu durumda İzmir ilinde de dava açılabilir. 
  • • Zarara uğrayan kişinin başka bir ilde yaşaması durumunda, zarara uğraya kişinin bulunduğu ildeki mahkemelere dava açılabilir.
  • Tazminat Davaları Ne Kadar Sürer?
  • Ortalama olarak 425 gün süren tazminat davaları vardır. Ağır yaralanma ve ölümle sonuçlanan durumlar için açılan tazminat davaları biraz daha uzun sürebilir. Çünkü olayın araştırılması, tanıkların dinlenmesi, bilirkişi raporları, savcının iddianameyi hazırlaması gibi unsurlar, davanın uzamasına neden olabilir. 
  • İş mahkemeleri ortalama olarak 6 ay ile 1.5 yıl süre içerisinde tamamlanır. Aslında iş davaları kanuna göre 6 ay içinde sonuçlanmak zorundadır. Ancak uygulamada bu sürelerde davanın tamamlanması imkansızdır. 
  • Tazminat hukukunun dayanaklarından birisi olan borçlar kanunu hakkında, https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.6098.pdf bağlantısından detaylı bilgi alabilirsiniz.